Buda Geçer
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir
yolculuktan sonra bir köye varır...
Karsısına çıkan insanlara,kendisine
yardim edecek, yemek ve yatacak yer
verecek birileri olup olmadığını
sorar... Köylüler, Derviş'e,
kendilerinin de fakir
olduklarını,evlerinin küçük olduğunu
söylerler ve Sakir diye birinin
çiftliğini tarif edip,oraya
gitmesini salik verirler... Dervis
yola koyulur, yolda birkaç köylüye
daha rastlar... Onların
anlattıklarından, Sakir'in, o
yörenin en zengin kişilerinden biri
olduğunu öğrenir...
Bölgedeki ikinci zengin ise, Haddad
isimli bir başka çiftlik
sahibidir... Derviş, Şakir'in
çiftliğine varır... Çok iyi
karşılanır.
İyi misafir edilir, yer, içer ve
dinlenir... Sakir de, ailesi de hem
misafirperver ve hem de gönülleri
zengin insanlardir... Sonra tekrar
yola koyulma zamanı gelir ve Dervis
Sakir'e ve ailesine teşekkür
ederken, "Böyle zengin bir insan
olduğun için hep şükret." der...
Sakir'den ise söyle bir yanıt alır:
"Hiçbir sey oldugu gibi kalmaz...
Bazen görünen, gerçegin kendisi
değildir... Bu da geçer...
".Dervis, Sakir'in çiftliğinden
ayrıldıktan sonra, bu yanıt üzerine
uzun uzun düşünür... Aradan birkaç
yıl geçtikten sonra, Dervis'in yolu
yine aynı yöreye düşer... Şakir'e
uğrayıp, ziyaret etmek ister...
Yolda karşılaştığı köylülerle
konuşurken, köylüler: "Haaaa o Sakir
mi?.. O iyice fakirledi, simdi
Haddad'in yanında çalışıyor..."
derler. Dervis, hemen Haddad'in
çiftliğine gider... Sakir'i bulur...
Eski dostu yaslanmıştır... üzerinde
eski püskü giysiler vardır... Geçen
süre içindeki bir sel felaketinde
bütün sığırları telef ölmüş, evi
barkı yıkılmıştır... Toprakları da
işlenemez hale geldiği için, tek
çare olarak, selden hiç zarar
görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş
olan Haddad'in yanında çalışmak
zorunda kalmıştır... Bu süre
zarfında Sakir ve ailesi, Haddad'a
hizmetkarlık yapmaktadırlar...
Sakir, Dervis'i, bu kez son derece
mütevazi olan evinde misafir eder...
Kıt kanaat yemeğini onunla
paylaşır... Dervis, vedalaşırken,
Sakir'e olup bitenlerden ne kadar
çok üzğün olduğunu söyler ve
Sakir'den su yanıtı alır: "Üzülme...
Unutma, bu da geçer... "Dervis,
gezmeye devam eder ve aradan uzun
yillar geçtikten sonra, yolu yine
ayni bölgeye düşer...
Öğrendiklerinden şaşkına döner...
Bir süre önce ölen Haddad, ailesi
olmadığından, bütün varını yoğunu,
en sadik hizmetkarı ve eski dostu
Sakir'e bırakmıştır... Sakir,
Haddad'in konağında oturmaktadır..
Kocaman arazileri ve binlerce
sığırı ile yine o yörenin en zengin
insanı olmuştur... Dervis, eski
dostunu iyi gördüğü için ne kadar
çok sevindiğini dile getirdiğinde
yine ayni yanıtı alır: "Bu da
geçer..." Birkaç yıl sonra Dervis
yine Sakir'i arar... Ona bir tepe
gösterirler... Tepede Sakir'in
mezarı vardır ve mezar taşında söyle
yazmaktadır:
"Buda geçer".
Dervis, üzgün bir şekilde, "Allah
Allah, ölümün nesi geçecek?" diye
düşünür ve gider... Ertesi yıl,
Dervis, Sakir'in mezarını ziyaret
etmek için geri döner ama
ortalıklarda mezar falan
kalmamıştır... Büyük bir sel gelmiş,
bütün tepeyi silmiş süpürmüş ve
Sakir'in mezarından geriye hiç eser
kalmamıştır... O yıllarda, ülkenin
sultani, kendisi için çok değişik
bir yüzük yapılmasını ister... Bu
öyle bir yüzük olacaktır ki, sultan
mutsuz olduğunda umudunu
tazeleyecek, mutlu olduğunda da,
mutluluğun rehavetine kendini
kaptırmasını, tembelliğe düşmesini
önleyecektir... Hiç kimse, sultani
tatmin edecek böyle bir yüzük
yapmayı başaramaz... Sultanin
adamları bir gün bilge Dervis'i
bulurlar, yardim isterler... Sultan
yüzüğe fena halde takmıştır...
Dervis, sultanin kuyumcusuna hitaben
bir mektup yazar... Kısa bir süre
sonra, yüzük sultana sunulur...
Sultan önceleri hiçbir anlam
veremez; çünkü, son derece sade bir
yüzüktür bu... Sonra üzerindeki
yazıya takılır gözü... Üzerinde
biraz düşünür ve yüzü aydınlanır...
Büyük bir mutluluk ışığı parlar
gözlerinde... Sonunda tam da
istediği gibi bir yüzüğü olmuştur...
Yüzüğün üzerindeki yazı mi? Su
yazılıdır yüzüğün üzerinde:
"Bu da geçer".
Yaşamın bizlere neler getireceği hiç
belli değil... Yasam, hiç bir
saniyesi boşa harcanmayacak kadar
çok değerli...
Derleme
Gönül GÖZLÜ