|
MAKALELER
|
ELVAN USUL |
|
|
ZAMAN SİZE
Zaman, mutluluk havuzunun suyu
zaman, hüzünlerin gözyaşı zaman,
aydınlıkla karanlığın vagonları
zaman…
Her bir zerresini
binlerce iş ve eylemlerle
doldurduğumuz, eskidikçe değer
kazanan zaman…
Saatler, günler, aylar,
yıllar, asırlar daha nice ölçümlerde
durduramadığımız,
yavaşlatamadığımız,
biriktiremediğimiz zaman…
En eski çağlardan bu yana ölçmek
için zamanı, binlerce çeşit araçlar
aramış insanoğlu. Sanki bir işe
yarıyormuş gibi ölçüyoruz zamanı.
Şöyle bir düşünelim:
Biz ne zaman
saatimize bakarız, takvime bakmak ne
zaman aklımıza gelir. Hangi ayda
olduğumuzu neden önemseriz?
Sabah mesaiye, okula servise,
yetişmek için, sporuna hazırlanmak
için, bazılarımız da namaz kılmak
için saatine bakar. Mesaidekilerin
“Öğle yemeğine ne kadar kaldı
acaba?” sorusunun yanıtı için
defalarca saatinde gezer gözleri.
Zira pek çok öğrencimiz de öyle.
Evde bekleyen anneler “Eşim, oğlum,
kızım neredeyse yemeğe gelecek saat
kaç olmuş hala yetiştiremedim
yemeği” serzenişiyle neredeyse tuz
yerine saati atacaklar yemeğe.
Mesaide olan beyler bayanlar
toplantı saatini kaçırmamalı.
Kuaförden alınan randevu saati
geçerse çok fazla beklemek zorunda
kalınabilir. Nitekim sorumluluk
bilincine sahip pek çok birey için
randevuya zamanında yetişmek
önemlidir. Pek çok yarışları
sınırlandırıcı ve ya kısaldıkça
başarılı sayılan sporlar, yarışlar
için zaman, adeta bir amaçtır.
Pembe dizilerin, haberlerin, belgesellerin,
çeşitli TV programlarının saati
kadar günü de önemli.
- “Bugün şu dizi
var saat 20.00 da,
-
Hayır o dizi bugün değil Salı günü
saat 22.00 da”
- “Bugün ayın kaçı, maaşa kaç
gün kaldı ya”?
-
“Biz
hangi aydayız? Mayıs ayında altın
günü bende olacak”.
- “21. asırda böyle ilkellik
olacak şey değil”
- “Çağımız teknoloji ve uzay
çağı, gereğini yapmalı zamana ayak
uydurmalıyız arkadaşlar”!
Cümlelerini pek çoğumuz
kullanmış veya duymuşuzdur. Soluk
aldığımız her lahza bizim için
ayrılmış bir parça kumaş. Herkes
kendi zamanını kendi isteği ve ya
bulunduğu konuma göre
şekillendiriyor. Kimi etek biçip
kıvırıyor, kimi elbise biçip
kalıplaşıyor, kimi gömlek biçip
ciddileşiyor, kimi de kumaşın
sahibine şükrediyor.
Has olan, zamanı en doğru kullanan,
kumaşını, sahibi nasıl istiyorsa o
şekilde şekillendiren kişilerin
yaptığıdır.
Zira, bir arkadaşımız bize bir kumaş hediye
etse, ve biz kendimize bir takım
elbise diktirmek istesek terziye
gitmek zorundayız. Terziye takım
elbisenin nasıl olacağını, nasıl bir
model olursa memnun olacağımızı
anlattık. Gerisi terziye kalmış. O
bizim istediğiniz gibi bir takım
dikerse onu sever ve tüm dikiş
işlerinizi ona yaptırmak ister, hak
ettiğinden fazla para bile
verebiliriz. Ya istediğimiz gibi
dikmezse, işte o zaman o terziye
söylenebilecek tüm ağır sözcükleri
sayar, kumaşın parasını bile almaya
kalkarız ve bir daha o terziye
gitmez, dost ve arkadaşlarınızın da
gitmesine engel oluruz.
Bir de Alemlerin Rabbi olan
Allah a bakalım. O bize kullanmak
üzere bir zaman hediye ediyor. Ve
zamanı nasıl kullanmamız gerektiğini
açıklıyor. Biz eğer o terzi gibi,
zamanı veren Allah ın istediği
şekilde kullanırsak zamanı,
mükâfatımız katlanacak, dost ve
ahbaplarımız artacaktır. Öyle ki
Allah her daim bizimle olacak ve
sevdiği kullarını da bize
yollayacaktır.
Peki; ya zamanı Allah'ın istediği
gibi değil de kendi nefis ve
isteklerimize göre, çağımız
getirdiği, ama Allah'ın istemediği
şekilde kullanırsak ne olur?
İşte o zaman kaybettiğimizin
resmidir. Ne Allah'ın sevgili
kulları gelir yanımıza ne Allah
bakar yüzümüze. Zira Allah “ siz
bana bir adım gelirseniz, ben size
on adım gelirim” diyor. Hal
böyleyken biz hala boş işler için
saat, ay ve yıllarımızı ayırıyoruz
da bize o zamanı verene bir
saatimizi şükretmek için
ayıramıyoruz.
Yemek, içmek ve daha konforlu yaşamak maalesef
araç olmaktan çıkmış amacımız olmuş
bu çağda. İnsanoğlu dünyevi
isteklerinde doyumsuzdur, hep daha
fazlasını ister, daha fazlası için
daha fazla zaman gereklidir. Bu
yüzden yüzlerce, “zamanı doğru
kullanma, az zamana çok iş sığdırma
yöntemleri”ni anlatan seminerler
düzenlenir ve kitaplar basılır.
İnsanlar daha fazla strese ve daha
fazla yorgunluğa doysunlar diye.
Gerçeği görmenin zamanı daha gelmedi
mi! Niçin daha fazla çalıştığımızı
sorgulamanın, asıl gayenin dünya mı
yoksa Allah rızası mı olduğunu
bulmanın zamanı daha gelmedi mi!
Boşa akan her damla su, milli
hazineyi, boşa geçirilen her an
kendi hazinemizi iflasa sürükler.
Elvan USUL
|
|
|
|
|
Ana Sayfa |
|
|
|
|