|
ANILAR
İnsanlar her zaman bir nedenden dolayı hatırlanmayı
hep isterler. Ancak bu hatırlanmanın sonunda
sonuçlar bazen hep mutlu olmuyor ne yazık ki! Mutlu
oluyorsunuz arandığınız için. Hüzünleniyor;
kederleniyor, hatta keşke dediğiniz an oluyor…
Gözünüzden yaşlar akıyor…
Geçirmiş olduğum ameliyat
nedeniyle evime bir taraftan öğretmen arkadaşlarım
geçmiş olsun dileklerini sunmak için geliyor, diğer
taraftan da derslerine girdiğim veya girmediğim
öğrencilerim de geçmiş olsun ziyaretine, dilek ve
temennilerini sunmak için geliyorlardı.
Eve gelişimin beşinci
gününde sabah kapımı iki öğrencim çaldı. Kendilerini
karşıladım, adetten ellerinde süt, meyve suyu
getirmişler, çabuk iyileşmem konusunda katkıda
bulunmak istemişlerdi. Salonda yatak yaptığım,
misafirlerimin geldiğinde zorunlu olarak uzandığım
koltuğuma yine uzanmıştım. Hoş sohbetten sonra
yanlarında bir arkadaşlarının da gelmek istediğini,
ancak beklemelerine rağmen gelmediğini söylediler.
Ancak geç kalmamak için arkadaşlarını
beklemediklerini söylediler.
Zaman hızla aktığı
için öğrencilerim izin istediler. Derse girecekleri
için geç kalmak istemiyorlardı. Benden bir isteğimin
olup olmadığını sordular, “ Bana bir Milliyet
Gazetesi getirebilir misiniz? “ dedim. Biraz sonra
öğrencimin ikisi de geldi, yalnız yanlarında okulda
bekledikleri Tolga isimli öğrenci arkadaşlarını da
getirmişlerdi. Tolga ve iki arkadaşı tekrar salona
girdiler. Başlangıçta girmeyelim, kapıdan dönelim
dediler, ben ısrar edince üçü de içeriye girdiler.
On dakika sohbetten
sonra izin istediler, ben de derslerine geç
kalmalarına gönlüm razı olmayacağı için izin verdim.
Üçü de okulun yoluna koyuldular, ben de beni
bekleyen koltuğuma uzanmak için hazırlığımı
yapıyordum. Bu sırada Tolga’nın getirmiş olduğu
sağlık paketi gözüme ilişti. Masanın üzerinden aldım
ve paketi açtım. İçinden Pastörize sütlerden bir
kiloluk bir paket çıkmıştı. Ancak Pastörize sütteki
koyu harflerle Yazılı olan “ İZMİR BÜYÜK ŞEHİR
BELEDİYESİ ARMAĞANIDIR ” ibaresini görünce olduğum
yerde dondum kaldım. İçimden eyvah dedim. Eyvah ki
ne eyvah! Elimde kiloluk süt paketiyle on dakika
ayakta hiç kıpırdamadan durdum.
Duygularım
karmakarışık oldu. Mutlu olmuştum, ancak öğrencimin
gitmesiyle hüzün kapladı beni. Karışık duygular
içerisine girdim bir anda. Daha sonra yavaş yavaş
hasta koltuğuma uzandım. Uzandığım yerden düşünmeye
başladım. ”ARMAĞANIDIR” sözcüğünde takıldım kaldım.
Bir taraftan da ne den be Tolga ? diye sormaya
başladım. Neden getirdin be yavrum? Kendi rızkını,
kardeşinin iki günlük rızkını niye getirdin be
yavrum diye sormaya başladım. Bu sırada gözlerimden
akan yaşlara ise hakim olamıyordum. Bıraktım yaşları
kendi halinde ve sadece neden diye soruyordum?
Fakir bir öğrencim
olduğunu biliyordum. Gerçi onun gibi daha bir çok
fakir öğrencim vardı , çoğunun davranışları ve
kıyafetleri ekonomik güçlerini gösteriyor. Ancak
Tolganın benim sağlığım için getirmiş olduğu o süt
paketi… Adettendir, gelenektir, hastayı ziyarete
giderken ya süt, ya kuru üzüm, kayısı, kuru incir
götürürler Anadolu’da. Benim öğrencim Tolga’da
ameliyat sonu çabuk iyileşeyim diye süt getirmişti.
Ama bu öyle
bir süt ki; süt alma imkanlarının olmadığı, sosyal
yardımlaşmadan ve İzmir Büyük Şehir belediyesinin
fakir ailelere yapmış olduğu sütü kendisi, kardeşi
ve ailesinin beslenme kaynağını sevdiği öğretmenine
getirecek kadar zengin gönüllü, gerçekten can dostu
olan biri. Öğretmeninin sağlığı; ona kardeşinden,
kendisinden, ailesinden daha önemli idi ve sütü
kaptığı gibi arkadaşlarından ayrı olarak ziyaret
etmeyi düşünmüştü. Yeter ki öğretmeni o paketi
arkadaşlarının yanında açmasındı. Arkadaşları bu
durumu bilmemeliydi, öğrenmemeliydi. Yoksa
arkadaşlarının yanında utanacak, beklide yerin
dibine geçecekti. Gururu bırakıp mağrur olmak,
kibirden uzak insan olmak sanırım bu olsa gerek. Çok
sevdiği öğretmeni ile bir lokma bile olsa, kendisi
yemeyip öğretmeninin iyileşmesi için, öğretmeninin
sağlığı için kendi nevalelerini paylaşmak istemişti
benimle! Canı kadar sevdiği öğretmenine kendi
rızklarını getirebilecek kadar gururdan uzak,
insancıl bir davranışla daha iyisini yapamadığı için
üzgün bir gelecek gençlik olarak görüyorum Tolga’yı.
Teşekkürler
Tolga’cığım. Teşekkürler Yavrum. Teşekkürler; senin
gibi bir çocuğu yetiştiren anne ve babana.
Teşekkürler senin öğretmenin olduğum ve derslerde
beni ara sıra sorunlarının çokluğunda dinleyip
derslerinde başarılı olmak için gösterdiğin çabaya.
Teşekkürler… teşekkürler…teşekkürler…
Senin
üzülmeni istemem. Sen böyle olumsuzluklara layık
biri değilsin. Senin durumunda olan binlerce
öğrencimin de suçu değil bu! Seni ve senin gibileri
bu hale getirenlere lanet ediyorum. Barlarda,
diskolarda, lüks otel köşelerinde, yurt dışında
bayram tatilini geçirmek isteyen lüks düşkünü
zenginlerle, para kazanıp zarar beyan eden veya
vergi ödememek için az kazanç beyan eden haramilerin
suçu bunlar. Ne yazık ki yaşam böyle akıp gidiyor ve
elimizden bir şey gelmiyor. Lanetim seni ve
diğerlerini bu hale getirenlere!
Geleceğinin; istediğin gibi, başarı, mutluluk,
üzüntüsüz bir yaşam olmasını dilerim. Yaşam boyu;
mutlu, başarılı dolu bir geleceğin senin olmasını
dilerim.Başarlar,başarılar,başarılar...
İzmir. 28.04.2005
Hüseyin DURMUŞ
|